19 Ağustos 2016 Cuma

Şehrim kuşatılmış
Ortaçağdan kalma bir ses
 İliklerime kadar nefesimi kesiyor
Gökyüzüm abluka altında
  Savaş naraları üç kuruşa harcanıyor
İçimde bi çocuk
Bi çocuk tam içimde mağlup oluyor
   Kahverengi acılara

Kelimeler stokluyoruz geceler arasına
Bir maganda kurşununa umut bağlıyor
  yağmur duasına en son giden adam
Bir kuş gibi yağmura yakalanmış tam ufukta
 tam özgürüz derken yeniliyor damlalara
İrtifa kaybediyorum
  ağaç ya el vermezse

Parmaklıklar alayım sana
 Biriktirelim beraberce zamanı
Sonra felaketler zinciri kuralım
Hatta bi o kadar da gülelim yokluğumuza
  Açık ediyorum
Kalbim doymadan kalktım sofradan
  Soruyorum çiçeğe nerde bu kayboluşumuz
Bana demiyor derviş baba,susuyor
   Su veriyorum
Soluk soluğa kalıyor en son soluyor
  Açık ediyorum
Gözüm henüz doymamıştı hesabı istediğimde

Şehrim kuşatılmış
Kaçacak yer yok
Ya kendin gel
 Ya da son bir bakışına
 göm beni

24 Haziran 2016 Cuma




-DI'LAR



Elini korkak alıştırma
  hatta kalbinide
Firavunlaşan zihinlere inat
 kölesi olmayacağız sıcak ya da soğuk neyiniz varsa
ve biliniz ki inancımızı da alamayacaksınız
en olmadı yazıp çizeceğiz
kalemimize dokunamayacaksınız
 sahi kimsiniz siz?
Siz aydınlık sandığımız karanlıksınız
 hepimiz farkındayız
bizim içimizdeki çocukları da astılar
 hatta içimizdeki bahçeleri ve diğer yeşil
mavi çoğu şeyi
  teknolojik bi şeyleriyle değiştirdiler
 nefes alamıyorum
  nefesimizi dahi astılar
veresiye hayallerimiz oldu sonra
  ya da peşin fiyatına 24ay taksit hayallerimiz
gittik aldık
taksit taksit hayallerimizi
  sonra
inanç satmaya başladılar
 faizsiz diye ona da kandık
yakındır
 en içten gülüşü dosya masrafsız bizden alın
    sloganları

telaşımız dahi ipotek altında
 kafelerde tükeniyor artık kahkahalar
Buzdolaplarına sığdıramıyoruz akıllarımızı
 dudaklarımız üşüyor
hissedemiyoruz
  keşke
Tek ayakkabı
Tek pantolon
 ve tek gömlek
  bağırışlarıyla çıksaydık da yola
bu kadar yemeksizin kalbini kırmasaydık

şimdi mahkeme vakti
iyi uykular



20 Haziran 2016 Pazartesi


ÇOCUK



İnanmıyordu çünkü inanılmayacak kadar kalbini ağrıtmıştı okuduğu şey.Hava soğuktu ama o terlemeye başlamıştı.Tüm enerjisi bir anda sadece yaşayabilmeye odaklanmış belki oturmuyor olsa bayılabilirdi.Kalkmaya çalıştı ama başaramadı.Orada durmak istemiyordu ama kalkamıyordu da,elini eskimiş montunun cebine attı eldivenlerini çıkardı.Garip bir şekilde kafasından terler boşalmasına rağmen elleri çok üşüyordu.Eldivenleri aldı baktı biraz,onu ilk aldıkları zamanı düşündü,yaz günü almışlardı.Zaten her aldığı şeyi diğer mevsimler için alırdı çünkü böyle yaptığında gelecek mevsimi sevme ve adapte olma konusunda daha az zorluk çektiğine inanıyordu.Eldivenleri giydi eline ve üşümemeyi daha da garantiye alabilmek için ellerini montunun cebine koydu.Ellerinin üşümesi geçmişti terlemesi de biraz durmuş gibiydi.Nasıl olabilirdi hala inanamıyordu ve bundan sonra ne olacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu.Etrafta da insan kalmamıştı bu karanlıkta ve soğukta kalbinin ağırlığıyla beraber oturuyorlardı.Gözlerini kapadı,vücudunun çeşitli yerlerindeki kalp atışlarını hissetti,başı da hafif zonkluyordu.Ellerini dizlerinin iki yanına banka dayadı parmaklarının ucuyla da bankın son tahtasını yarım kavradı.Ayaklarıyla yerdeki izmaritleri bir sağa bir sola ittiriyordu ama bunu yaptığının farkında değildi.Gözleri ayrı yerde,kafası ayrı yerde kalbiyse zaten vücudunca istenmeyen kişi olmuştu.Bir süre daha öyle kaldı sonra banka yaslandı ve sağ tarafında bir gölge fark etti.Gölge hareket etmiyordu önce köpek ya da daha başka bir şey olduğunu düşündü.Bu kadar karanlıkta dahi gölgesi olan bir şeyler varmış,karanlıktan karanlık kimseler.Belki bir tinerci falandır da gelir saplar bıçağı diye umut etmeye başladı.Ölmek ne de iyi giderdi bu kadar derdin üstüne,böyle yemeğini yemissin üstüne güzel bir tatlı olurdu ancak.Üşümesini de alırdı.Sonra dünyadan bir kişi eksilirdi.Nüfus planlamaları ve diğer zırvalar da belki daha bir düzene girerdi belki.Cenaze töreni falan düzenlenir belki ne de olsa babası hakim olan biri düzenlerlerdi herhalde.O törende çiçekçiler ve cenaze kalabalığına mendil satmaya çalışan çocuklar ve camii kapısı önünde elinde kundakta çocuğuyla bir dilenci evine ekmek götürebilirdi o günlüğüne hatta mezarlıkta su satan çocukta kendine şeker falan alırdı.Gerçekten düşündüğünde ölmesiyle hayatı boyunca yapmadığı iyilikleri yapma fırsatı bulabilirdi,keşke insanın bir kaç ölme hakkı olsa da iyilik yapacak dermanı olmadığında ölüverse bir köşede.Sonra düşündü belki dar bölge ölüm sistemine geçilse bu ölümler vatandaşın refahı için daha hayırlı bir hale dönüşebilirdi.Bir muhitten halkın oylarıyla ki bu oylar kesinlikle gizli bir şekilde YSKnın kriterleri doğrultusunda gerçekleşmeli ve seçilen şanslı mı şanslı kadirşinas abimiz ya da ablamız toplumsal menfaatler doğrultusunda öğlen namazına müteakip mahallenin en geniş avlulu camisinde bilhassa da çiçekçiler,mendil satan çocuklar ve kapıda dilenen vatandaşımızın menfaatleri doğrultusunda namazı kılınır ardından da mezarlıkta su satan kardeşimizin çıkarları için gömülürdü.Bu düşüncelerin arasından koşarak uzaklaştı ve kafasını gölgeye doğru çevirdi.Bir çocuk,üstünde eski de yeni de olmayan kıyafetler yaşı en fazla on iki bilemedin on üçtü.Onu fark etmemiş olacak ki rahatça gelip ağaca yaslanmış ve hatta uyumayı bile başarmıştı.Bu soğukta da nasıl başardı bunu bilemedi sonra çocuğun ölmüş olabileceğinden korktu ve son üç saatte yaşadıklarını dikkate aldığımızda ondan kesinlikle beklenmeyecek bir hız ve çeviklikle kalktı ve çocuğun yanına gitti.Çocuğun üstü çok kalın değildi,bu havada daha fazla uyursa sabaha toplumsal menfaatler kanununca bir ölüm gerçekleşmiş olabilirdi ama bu çocuğun ölümüne ne cemaat gelirdi ne de çiçek gönderirlerdi bu yüzden uyandırmalıydı onu.Çocuğu sarstı önce "genç" diyerek,sonra çocuk hafiften sayıklamaya başladı ama ne dediği anlaşılmıyordu.Yanakları kıpkırmızıydı,onu daha iyi duyabilmek için kulağını ağzına yanaştırdı biraz yaklaştırmasına rağmen bir sıcaklık hissetti.Sonra anlına elini koydu ama o da ne,çocuk havanın bu soğukluğuna inat güneşi yutmuştu sanki.Hastaneye yetiştirilmesi gerektiğini düşündü etrafına baktı kimse yoktu.Telefonunu çıkardı önce kaçtı bu numara diye düşündü ve sonra hatırlayıp aradı adresi de bilmiyordu ama üstünkörü tarif etti,çocuğu kucağına alıp yol kenarına gitti ambulansı beklemeye başladı.Çocuk "Zehra" diye sayıklanıyordu bir anlam veremedi önce.Ama çocuk çok sıcaktı korkuyordu çocuğa bir şey olmasından.Acaba nasıl bir hikayesi vardı bu kış günü bu ağacın altında bu kıyafetlerle uyutacak.On saniye de bir ateşini kontrol ediyordu çocuğun çok korkmuştu ve ambulansı beklemeye devam etti..

1

15 Haziran 2016 Çarşamba




KUSUR


Şimdi şuraya zincirleme isim tamlamalarıyla
 ya da sıradan olmayan herhangi bi cümleyle başlamak isterdim
Hatta göz boyamak için entelektüel lakırdılarda dahi bulunurdum
 ama bilin istiyorum ki insan beyazlar ve siyahlar
 arasında
bayat olmayan hatta gevrek olsun iyi olur
 ve bazen sağlık olsun diye kepeklisinden
ekmeğinin peşinde
bunalan insanlar görüyoruz
 bacak bacak üstüne atmış ya da atmamış
bunalan insanlar
Hayır diyorum ki kusura bakacaksanız
he işte onu soruyorum
bakacaksanız
 makulünden bi kusur olunabilir
hatta dilerse
gözlerimi bile kapatabilirim gökkuşaklarında
Evet bu konunun seninle bi alakası olmalı
Çünkü yağmurdan sonra güneş açacaksa eğer
  Gökyüzü aydınlanacaksa
Çocuklar gülecekse
hatta havai fişeklerle dahi alakası olmalı gökkuşaklarının
İkisi içinde koşmaz mı çocuklar camlara
  Bu kadar yeterli mi ünsüz benzeşmesi
zaten en sonun da herkes çocuk hatta en sonunda herkes çoluk ve çocuk
o yüzden mi dedin
  eğer bir gün büyürsek eğer öldür beni
Karanlıkla peki kimlerin bi alakası ya da ilişkisi ya da alacak verecek davası var acaba
Ayla
Siyah beyaz fotoğraflarla
Çiçeklerle
Toprakla
Acaba kimlerin akrabalık ilişkisi var
 bunları boşvermek istemiyorum
çünkü
ben kimin insanlığa bu kadar
  ne idüğü belirsin duygular serptiğini
bulmak istiyorum
 Çıksın ortaya kimse o her şeyi insanların üzerine itip duran
o nefessiz bırakan


bunların bi şeylerle ilgisi olmalı
belki de karışık saçlarıyla oynayan bi delinin bile
 parmağı vardır kavimler göçünde
kim kim
kim ne
kim kimin umrunda
yalnız sözcüğü kimin umrunda
zaten yanlız kimsenin umrunda

Belki de hepsinin
  zamanın akıp gitmesiyle alakası vardır
zalimlerin dikenleriyle
ya da masumların çiçekleriyle
  en nihayetinde ölmeyecekmişiz gibi yazmıyor muyuz zaten

anahtarları almadan hızlıca çıkmışım
bu gece de dışardayım
bu gece de dışındayım
ve bu gece de karanlık
   bunun seninle bi kan bağı olmalı
Çünkü kaçıyoruz sonuna kadar
 
hadi geceye giriyorum
 çekmeye bi...

14 Haziran 2016 Salı



KAOS




İğneleyici cümlelerinize bende çok bayılıyorum
 Hatta sabah kalktığım gibi daha çok bayılıyorum
Akşam yatmadan ayrı
 öğle vakti zaten apayrı bayılıyorum
 He bunun burda ne işi var
 Bence de sesim boğuklaşırken
 sahi senin burda ne işin var
Sarsılıyorum üstelik farkındayım ve üstelik
Yeminle siyah ve beyaz yaşıyor bazı şatafatlı yazarlar
 Vallahi çok nostaljik gözlükler takıyorlar edebiyat dünyasının ağır abileri
 Hiç ıphone kullanan şair olur muymuş hem
 Halbuki daha güneşten ve bilhassa aydan bahsedecektik
 sen tutmasaydın elimden belki daha ağır
 daha eğri ve daha büğrü konulardan da bahsedecektik
Fizik ve matematik konuşmazdık belki ama yönetmenlerden ve belgesel sunucularından açılsaydı konu
 belki de susmayı unutup hatta ayı ve güneşi unutup
 dünyayı unutup
Konunun dönüp dolaşıp
 Siyasi saplantıları diyorum,seküler yapısı
 sana geleceğini
 İnanın bence de insanlık dışı
biliyosun
 hatta topluca bi kınama geçmeliyiz içlerinden
 Ben de biliyorum sonunda sana geleceğini
 ve toplanıp devrim yapabiliriz çünkü şu süpermarketler ve diğerleri
 canımızı sıkmıyolar mı sizce de
 Bi azınlık raporu yayınlamayı düşünüyorum içimdeki kalan umutlara hatta bi statü bile tanınabilir
ne bileyim cümleleri o kadar da şey değildi
  diyorum ki eve gelirken alma bi şey
bunun için aramıştım
Bence gülmeyin
sizce de gülmemelisiniz
 şu pespaye hayatlarınızı alın dondurma yemeye falan götürün
yalnız hepsi şunun için
 canım çok yanıyor
 bil istedim

15 Şubat 2016 Pazartesi

BİR HİKAYEYE DEVAM-1







Sonraki günlerde Meryem içine ekilen o sevda tomurcuğunu sulayıp durdu her gece.İnsan ağlaya ağlaya büyütebiliyomuş bir ağacı bunu öğrendi.Zaman hızla akıyodu ama Tevfik'e ulaşmakta zamanla birlikte ellerinden kayıyodu sanki.Tevfik'in o aralar hiç Tevfikçe olmayan hareketlerini aklı almıyodu Meryem'in.Neden hiç olmadık zamanda hiç olmadık birinin peşine düşerki insan.Halbuki dönüp bakmıştı ona,hatta ve hatta çocuk sevdiğini dahi görmüştü.O kız bırak bi çocuğu sevmeyi gülümseyemezdi bile.Meryem her geçen gün içinde büyüyen ağaca mı kızsa yoksa Tevfik'in bu akıl almaz körlüğüne mi?Bir hikaye başlıyordu oysa hemde tam kalbinin ortasında.Küçücük bir kızdı o daha,ellerinden belliydi zaten kalbinin ufaklığı.O ufacık yere koca okyanus sığdırmıştı az zamanda.Pes etmemeliydi, zaten sevmek sevmek içindi kavuşmak değil ki.O kalbinde okyanusuyla mutluydu zaten ama yanında Tevfik de olsa beraber sulasalarda o ağacı başka hiçbi ağaç yetmese onun boyuna fena da olmazdı.Kantinin önündeydi Meryem.Gördüğü her gözde okyanusunu aradı.Ah bi bilse onu nasıl beklediğini,bi görseydi ona nasıl baktığını belki de çok daha farklı olurdu her şey.O an farklı hayallere daldı Meryem elinde bir kitapla...
                                         ***

 devam edecek..her güne 1sayfa.